Açina Logo

İşlevsiz Üniversiteler, Heba Edilen Gelecekler

Aytekin Çınar

Aytekin Çınar

İşlevsiz Üniversiteler, Heba Edilen Gelecekler

Yayınlanma Tarihi: 22 Temmuz 2025

Okunma: 62

İşlevsiz Üniversiteler, Heba Edilen Gelecekler

Bundan yaklaşık 2500 yıl önce, bilginin ve erdemin peşindeki büyük düşünür Sokrates, Atina sokaklarında yankılanan o meşhur sözünü söylemişti: "Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez." Bu cümle, sadece bireysel bir varoluş sorgulaması değil, aynı zamanda toplumsal yapıları, kurumları ve değerleri de eleştirel bir süzgeçten geçirmeye yönelik ölümsüz bir davettir. Sokrates, o günün fırsatçı ve çıkarcı sessizliğini, yani oportünistleri, geleceğe ışık tutarak uyarıyordu.

Peki, 21. yüzyıl Türkiye'sinde bizler hayatlarımızı, kurumlarımızı, geleceğimizi ne kadar sorguluyoruz?

Gelelim günümüze. Ülkemizde sayısı 209’a ulaşan üniversitemiz var. Bu rakam, ilk bakışta gurur verici bir tablo gibi görünebilir. Ne de olsa her köşe başında bir üniversite, "eğitime verilen önemin" bir kanıtı sayılabilir. Sevinmeli miyiz, üzülmeli miyiz? İşte bu, tam da Sokrates’in işaret ettiği o sorgulama anıdır.

Elbette ki üniversitelerin sayısının fazla olması, erişim imkânı sunması açısından bir potansiyel barındırır. Ancak madalyonun diğer yüzüne baktığımızda, bu niceliksel artışın niteliksel bir çöküşü de beraberinde getirdiğini görmek acı vericidir. Ülkenin gerçek ihtiyaçları analiz edilmeden, bir planlama yapılmadan açılan, birbirinin kopyası fakülteler ve bölümler... Bu durum, ülkemizin kısıtlı kaynaklarının hoyratça heba edilmesi değil de nedir? Bu, rasyonel bir devlet aklının değil, popülist ve plansız bir yaklaşımın ürünü olan irrasyonel bir eylemdir.

Daha da kötüsü, üniversite ruhunu ve iklimini taşımayan yapıların ortaya çıkmasıdır. Beton yığınları arasına sıkışmış, bahçesi, kampüs kültürü, sosyal alanı olmayan ‘apartman üniversiteleri’... Bunlar, bilimin ve aydınlanmanın kaleleri olmaktan çok, vahşi kapitalizmin birer eğitim merkezi değil, kazanç kapısı olarak gördüğü yapılardır. Bu "sanal" üniversitelerden mezun olan gençlerin ellerindeki "sanal diplomaların" sosyal ve profesyonel hayatta bir karşılığı ne yazık ki çoğu zaman olmuyor.

Burada heba edilen sadece binalara harcanan para, boşa giden kaynaklar değildir. Asıl kaybedilen, en değerli varlığımızdır: Geleceğimiz, yani gençlerimizdir. Yıllarını, umutlarını, ailelerinin fedakarlıklarını bu sıralara yatıran milyonlarca genç, mezun olduklarında donanımsızlık ve işsizlik duvarına çarpıyor. Onlara vaat edilen gelecek, bir seraptan ibaret kalıyor.

Bu gidişata "dur" demek için bekleyecek bir anımız dahi kalmamıştır. Atılması gereken adım, ‘acil’ kelimesinin dahi yetersiz kaldığı bir öneme sahiptir. Acilin de acili, üniversitelerimizde köklü bir yeniden yapılanmaya gitmektir. Bu yapılanma;

  • Ülkenin insan gücü ihtiyacını temel alan bir planlamayı,
  • Niceliğin değil, niteliğin esas alındığı bir akademik anlayışı,
  • Ezberci eğitim yerine eleştirel düşünceyi, bilimi ve sanatı merkeze alan bir müfredatı,
  • Öğrencisine sadece diploma değil, aynı zamanda bir vizyon, bir kültür ve yetkinlik kazandıran gerçek bir üniversite iklimini hedeflemelidir.

Aksi takdirde, bu işlevsiz yapıları finanse etmeye devam ettikçe, sadece kaynaklarımızı değil, en değerli varlığımız olan gençlerimizin umutlarını ve geleceğini de tüketmiş olacağız. Ve o gün geldiğinde, hep birlikte ellerimizi dizlerimize vurup gözyaşları içinde "keşke geç kalmasaydık" demenin derin pişmanlığı bize kalacaktır.

Sorgulamaktan ve harekete geçmekten başka çaremiz yok.

Saygılarımla.