Açina Logo

ATAMIZIN SONSUZLUĞA UÇMADAN ÖNCE YAZDIĞI GEOMETRİ KİTABI

Aytekin Çınar

Aytekin Çınar

ATAMIZIN SONSUZLUĞA UÇMADAN ÖNCE YAZDIĞI GEOMETRİ KİTABI

Yayınlanma Tarihi: 15 Kasım 2025

Okunma: 57

ATAMIZIN SONSUZLUĞA UÇMADAN ÖNCE YAZDIĞI GEOMETRİ KİTABI

Yıl 1975, Ankara Mamak Lisesi’nde okuyorum. Evimiz Üreğil Mahallesi’nde iki katlı perişan bir gecekondu, alt katında kiracıyız. Ev ile okul 40 dakikalık yürüme mesafesinde. Her gün okula yürüyerek gidip geliyorum. Evden çıktıktan sonra, okula ulaşmaya on dakika kala Mamak Caddesi başlıyor. Adı cadde ama gerçekte karşılığı yok. Caddenin başında bir büfe var, yalnız bir adam gibi. Bu büfe aynı zamanda gazete bayisi. En büyük hobim, bir ipe çamaşır mandalı ile tutturulan gazeteleri okumak.

Bir gün okuldan eve dönerken gazete bayisindeki mandalla asılı gazeteleri okuyordum. Rüzgârdan gazete savruluyordu, savrulurken okuyamadığım için gazetenin bir ucundan da tutuyordum. Tam o sırada sert esen rüzgâr, gazeteyi yedi-sekiz santimetre kadar yırttı. Moralim bozuldu. "Bant olsa da hemen yırtılan yeri yapıştırsam," diye düşündüm. Yırtık yeri elimle tutarak sanki bant görevi yapıyordum. Tam o sırada büfeci bana bağırdı: "Gazeteyi yırttın, o gazeteyi alacaksın!" dedi.

Üzüntüm ikiye katlandı. Büfeciye, "Ben yırtmadım, rüzgârdan oldu," dedim. Büfeci, "Ben anlamam, o gazeteyi alacaksın!" dedi. "Tamam alayım ama param yok, yarın getireyim," dedim. Büfeci, "Çantandan bir kitap ver, parayı getirince kitabını alırsın," dedi. "Tamam," dedim.

Büfe ile ev arası yaklaşık otuz dakikaydı. Yolda yürürken kendimi sorguladım. "Keşke gazete yırtılmasaydı," dedim. Eve geldiğimde karnımı doyurdum. Yırtılan gazeteyi zorunlu olarak almıştım. Kendi kendime, "Gazetenin her bir köşesini okuyacağım, hiç olmazsa para boşa gitmesin," dedim ve okumaya başladım.

Gazetede, "Değnekçi" lakaplı Sivas Lisesi Müdürü ve matematik öğretmeni Ömer Beygo’dan bahsediyordu. Heyecanla gazeteyi okumaya başladım. Devletimizin kurucusu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Millî Kurtuluş Savaşı'ndan sonra illeri ziyaret ediyordu. Sivas Lisesi'ne de geleceğini haber alan Lise Müdürü ve matematik öğretmeni Ömer Beygo gerekli hazırlıkları yapmıştı. Lisesinin dış kapısında idari kadro ile Atatürk’ü bekliyordu. Ama ne zaman geleceği belli değildi. Eğitim-öğretim devam ediyordu. Okul müdürünün geometri (hendese) dersi vardı. Başyardımcısı felsefe öğretmeni Faik Bey’e, "Ben hendese dersine gireceğim, sakın buradan ayrılma, Ata’mız gelince bana haber gönder," dedi. Lise müdürü matematik öğretmeni tam derse gittiğinde Ata’mız okula geldi.

Müdür Başyardımcısı Faik Bey, kendisini tanıtarak, "Hoş geldiniz Cumhurbaşkanım," dedi. Atatürk teşekkür etti. Devamla, "Okul müdürü nerede?" dedi. Müdür Başyardımcısı felsefe öğretmeni Faik Bey, "Müdürümüzün hendese dersi vardı, şu an sınıfında," dedi. Atatürk, "Beni müdürün yanına götürün," dedi.

Atatürk sınıftan içeri girdiğinde matematik öğretmeni Ömer Beygo, "Hoş geldiniz Cumhurbaşkanım," dedi. Sandalyeyi işaret ederek oturmasını teklif etti. Atatürk sandalyeye oturma teklifini kabul etmedi ve tahtaya yakın bir yerde ayakta hendese dersini dinlemeye başladı. Konu üçgenin alanıydı. Okul müdürü, aynı zamanda matematik öğretmeni Ömer Beygo, üçgenin alanını şöyle anlatıyordu: "Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi kaidesiyle irtifaının hasıl-ı darbının nısfına müsavidir."

Tahtaya kalkan öğrenciler bir türlü üçgenin alanı ile ilgili tanımı tam olarak söyleyemiyor, sık sık tutukluk yapıyorlardı. Oysa matematikte tanım çok önemliydi. Matematik öğretmeni Ömer Beygo kan ter içinde çaresiz müfredatı aynen uyguluyordu ama sonuç ortadaydı. Atatürk hemen orada şunları söyledi: "Arapça terimlerle öğrencilere bilgi verilemez, dersler Türkçe yeni terimlerle anlatılmalıdır." Atatürk orada, "Bir üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğin çarpımının yarısına eşittir," dedi. Tam o sırada zil çaldı. Hendese (geometri) dersi sonlanmıştı.

Lise müdürünün odasına gittiklerinde Atatürk, Ömer Beygo’ya teşekkür etti. Müfredatın en kısa süre içerisinde değişeceğini dile getirdi. Devamla, "Okula gelmeden önce ahaliye 'Lise müdürü nasıl?' diye sordum. Herkes sizden çok memnun, yalnız bir vatandaşımız 'Değnekçi Ömer' dedi. Anlayamadım, izah eder misiniz, Müdür Bey?" dedi.

Lise Müdürü Ömer Beygo, "Cumhurbaşkanım, bazı öğrenciler okuldan çıktıktan sonra kahveye gidiyorlar, ben de onları değnekle kahveden kovalıyorum. Onun için bana 'Değnekçi Ömer' diyorlar."

Atatürk, "Ömer Bey, siz kıymetli bir müdür, aynı zamanda matematik öğretmenisiniz. Problemlerin birden çok çözüm kümesi vardır. Sizin fedakârlıklarınız asla unutulmayacaktır. Gelecek nesiller sizlerin eseri olacaktır. Tarih sizleri yazacak," dedi. Bu güzel sözler, Lise Müdürü matematik öğretmeni Ömer Beygo’yu mutluluktan sanki havaya uçuruyordu.

Devletimizin kurucusu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sonsuzluğa uçmadan önce Sivas gezisi, onu geometri kitabını yazmaya teşvik etmişti. Bugün geometride kullanılan bölen, bölüm, bölme, çarpı, çarpan, çember, dikey, limit, pay, payda, üçgen, açı, yay, dikdörtgen gibi onlarca terimi Türk diline Ata’mız kazandırdı.

Gazete bayisindeki büfede rüzgârın sert esmesi ile yırtılan gazeteyi evde rüzgâr esmeden okumanın mutluluğu beni bir yol ayrımına getirmişti. Evet, karar vermiştim: Matematik öğretmeni olacağım. Lise müdürü olacağım. Devletime hizmet edeceğim. Yüksek sesle, neredeyse bağırarak, "Edeceğim, edeceğim!" derken kendimden geçmiştim. Tam o sırada köhne, rutubetli odamın kapısı açıldı. Annem, "Ne oldu?" dedi. "Yarın okula giderken gazete bayisindeki büfeye uğrayacağım da onu tekrarlıyorum," dedim. Annem şaşkın bir şekilde kafasını sallayarak odadan çıktı.

Ertesi gün gazete bayisine yırtılan gazetenin parasını götürdüğümde büfeci parayı almadı. Oysa parayı getirdiğimde kitabı vereceğini söylemişti; parayı almadan kitabı verdi. Devamla, "İstediğin zaman askıdaki gazeteleri okuyabilirsin ama yırtmadan," dedi.

Esen rüzgârda savrulan gazeteyi daha iyi okuyabilmek için bir kenarından tutmuştum. Sert esen rüzgâr gazeteyi birazcık yırtmıştı. Çok ama çok üzülmüştüm. Meğer sonsuzluğun sahibinin bir mesajı olduğunu, matematik öğretmeni ve lise müdürü olunca anladım.

Saygılarımla.