Eğitimin Üç Kırılgan Fayı: İstikrarsızlık, Sınav ve Liyakat

Aytekin Çınar

Yayınlanma Tarihi: 14 Temmuz 2025
Okunma: 119
Eğitimin Üç Kırılgan Fayı: İstikrarsızlık, Sınav ve Liyakat
Kadim bir deyiş, "Taşı delen suyun kuvveti değil, sürekliliğidir" der. Bu basit ama derin hakikat, bir ülkenin geleceğini inşa eden eğitim sisteminin de altın kuralı olmalıdır. Ancak ne yazık ki, Türkiye'nin eğitim serüveni, bu süreklilikten fersah fersah uzakta, adeta bir yapboz tahtasına dönmüş durumda. Son 20 yılda 18 kez değiştiği söylenen bir sistemden , kalıcı bir başarı hikayesi çıkarmak mümkün müdür?
Bugün eğitim sistemimiz, üzerinde durduğu zemini sarsan üç büyük fay hattının tehdidi altında: Kronik istikrarsızlık, tek sınav hegemonyası ve eriyen liyakat kültürü.
1. Fay Hattı: Yapboz Tahtasına Dönen Politikalar
Her yeni dönem, her yeni bakan, bir öncekinin enkazını devralmak yerine, kendi enkazını yaratma telaşına düşüyor. Sürekli değişen müfredatlar, bir gecede kaldırılıp yerine yenisi konan sınav sistemleri (TEOG'dan LGS'ye geçiş gibi), en ön saftaki neferler olan öğretmenleri yorgun, geleceğimiz olan çocukları şaşkın, velileri ise sisteme karşı güvensiz bırakıyor. En son "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" gibi iddialı hedeflerle sunulan programlar bile, bu istikrarsızlık ikliminde kök salamadan bir sonraki "reform" dalgasıyla savrulma riski taşıyor. Oysa eğitim, siyasi dönemlerin değil, nesillerin projesidir. Bilimsel kararlılık olmadan atılan her adım, geleceğe açılan bir yara haline geliyor.
2. Fay Hattı: "Yarış Atı" Üreten Sınav Hegemonyası
Sistemdeki bu baş döndürücü değişime tezat oluşturan tek şey, belki de LGS ve YKS gibi merkezi sınavların sarsılmaz hegemonyasıdır. Bu sınavlar, çocuklarımızı "yarış atına" çevirerek, öğrenmenin kendisini bir keyif ve keşif yolculuğu olmaktan çıkarıp, kaygı ve stres dolu bir maratona indirgiyor. Bu sistem, sadece psikolojileri bozmuyor, aynı zamanda "sosyal hayatın ruhuna" da aykırı hareket ediyor. İş birliği ve empati yerine rekabeti körükleyerek, arkadaşları rakibe dönüştürüyor ve "biz" duygusunu zayıflatıyor.
Daha da acısı, bu sınavlar bir fırsat eşitliği aracı değil, mevcut eşitsizlikleri derinleştiren bir filtre görevi görüyor. Ebeveyni yüksek eğitimli bir çocukla, ilkokul mezunu bir ailenin çocuğu arasında LGS'de oluşan yaklaşık 60 puanlık fark 7, sistemin adalet vaadinin ne kadar boş olduğunu acı bir şekilde yüzümüze vuruyor. Aileler, çocuklarının geleceği için milyarlarca liralık bir özel ders ve dershane ekonomisinin yükünü sırtlanmak zorunda kalıyor.
3. Fay Hattı: Çürüyen Liyakat Anlayışı
Böylesine karmaşık ve sorunlu bir yapıyı yönetecek olanların, yani okul yöneticilerinin, omuzlarında tarihi bir sorumluluk var. Peki, bu kritik görevlere atamalar nasıl yapılıyor? Ne yazık ki bu alanda da derin bir liyakat krizinden bahsetmek zorundayız. Liyakatin, yani işi ehline vermenin yerini, sadakatin aldığı bir düzen hakim. Özellikle yönetici atamalarında kullanılan ve objektiflikten uzak olduğu gerekçesiyle en yetkili sendikalar tarafından bile "kayırmacılığın aracı" olarak eleştirilen mülakat sistemi, bu krizin en somut göstergesidir. Liyakatsiz yöneticilerin idaresindeki bir okulun, öğretmenlere ilham vermesi, öğrencilere vizyon katması ve bir mükemmeliyet merkezine dönüşmesi beklenemez. Liyakatin olmadığı yerde kaos, verimsizlik ve çöküş başlar.
Çözüm: Süreklilik, Bütüncüllük ve Liyakat
Peki, bu üç kırılgan fay hattının üzerinde sağlam bir gelecek nasıl inşa edilebilir? Çözüm, bir sonraki sihirli formülü bulmakta değil, temel ilkelere geri dönmekte yatıyor:
- İstikrar ve Bilimsel Kararlılık: Eğitim, partiler üstü bir devlet politikası olarak ele alınmalı; kanıta, veriye ve tüm paydaşların (akademisyenler, öğretmenler, veliler) ortak aklına dayalı uzun vadeli bir strateji belirlenmelidir.
- Bütüncül Değerlendirme: Tek bir sınavın kader belirlediği sistemden vazgeçilerek, Finlandiya gibi başarılı modellerde olduğu gibi , öğrencinin tüm gelişimini (akademik, sosyal, sanatsal) gözeten, süreci de en az sonuç kadar önemseyen bütüncül değerlendirme yöntemlerine geçilmelidir.
- Liyakat, Liyakat, Liyakat: Bu, her şeyin başlangıç noktasıdır. Okul yöneticiliği, siyasi bir ödül değil, pedagojik bir liderlik pozisyonudur. Atamalar, mülakat gibi sübjektif yöntemlerle değil, objektif, şeffaf ve denetlenebilir kriterlerle, yani ehliyet ve liyakatle yapılmalıdır.
Unutmayalım ki, taşı delecek olan suyun sürekliliği, ancak o suyun akacağı yatağın sağlam ve doğru ilkelerle inşa edilmesiyle mümkündür. Geleceğimizi emanet ettiğimiz eğitim sistemini, istikrarsızlığın, adaletsizliğin ve liyakatsizliğin sarsıntılarından koruyamazsak, enkazın altında kalacak olan yine o gelecek olacaktır.