Açina Logo

ORTAÇAĞDAN MODERN DÖNEME

Adem Yazır

Adem Yazır

ORTAÇAĞDAN MODERN DÖNEME

Yayınlanma Tarihi: 28 Haziran 2025

Okunma: 56

Modern Dönemde Siyaset

Ortaçağ boyunca dinin etkisi altında kalan siyaset düşüncesinde on altıncı yüz yılın başında yaşayan Floransalı devlet adamı ve tarihçi N. Machiavelli, İtalya'daki prenslikleri ele aldığı meşhur kitabı" Prens" ile siyasette yeni bir çığır açmıştır.

Machiavelli yaşadığı dönemdeki olaylar ve olgulardan hareketle siyaset konusundaki idealist ve ahlakçı çizgiyi terk ederek siyaseti gerçek zemine oturtmuştur.

Prenslerin davranışlarını tartışırken ahlaka değil iktidarı ele geçirme ve muhafaza etme amacına hizmet edecek gerçeklere dikkat çekmiştir. Bu gerçekleri, Biri yasalara uyarak, diğeri zora başvurarak yürütülen mücadele olduğunu belirmiş, birincisi yetmediğinde, ikincisine başvurmanın gerekliliğini anlatmıştır.

Machiavelli'ye göre bir prens devleti elinde tutmak için sık, sık verdiği söze karşı, iyilikseverliğe karşı, insanlığa karşı, dine karşı davranmak zorunda kalındığını ifade etmektedir. Gerektiğinde tarihin rüzgârına ve durumların değişmelerine göre dönmeye hazır bir zihne sahip olması gerektiğini savunmaktadır.

Machiavelli siyasi davranışları "İyi" "Kötü" gibi ahlaki davranışlar yerine, amacın gerçekleştirilmesi için her türlü eylemin meşru olduğunu ileri sürmektedir.

19. Yılda Siyaset

19. yüzyıl çağdaş toplum bilimlerinin doğduğu ve toplumsal ilişkilerde radikal dönüşümlerin yaşandığı bir asır olmuştur. Üretim ilişkilerindeki değişiklikler, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş ve yeni toplumsal hareketler geleneksel yapısında büyük dönüşümlere sebep olmuştur.

19. yüzyılda İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Amerika Birleşik Devletlerinde toplanmış olan araştırmacıların üniversitelerde yoğunlaşan "Toplumsal Gerçeklikle" ilgili çalışmalardan "Sosyoloji ve İktisat bilimleri" daha öne geçtiğinden Aristoteles'ten beri siyaset biliminin toplumsal bilimlere üstünlüğü son bulmuştur.

Sosyolojinin kurucusu A. Comte bütün çabasını toplumsal gerçeklikle ilgilenmede yoğunlaşmıştır.

19. yüzyılın bir başka önemli ismi K. Marx'dır. Çalışmalarının çoğunu üretim ilişkileri ve sınıf mücadelesi temelinde yoğunlaştırmıştır.

Machiavellist anlayış siyaseti toplumsal ilişkilerde belirleyiciliğe sahip bir olgu olarak sunarken, Marx tam tersine siyasetin özerk bir kurum olmadığını ve alt-yapı kurumları tarafından belirlendiğini savunur. Yani toplumsal alt-yapı siyasal üst yapıyı belirler tezini ileri sürmektedir.

Ayrıca, Marx' a göre siyaset, siyasetçilerin ve yöneticilerin aralarındaki mücadele ile açıklanamaz demektedir. Çünkü bu mücadele, aslında toplumsal sınıflar arasındaki mücadelenin bir parçasıdır ve temelde toplumun üretim tarzıyla ilgilidir. Dolayısıyla siyaset Marx'a göre siyaset bir üst-yapı kurumudur. Alt-yapı, yani üretim tarzı değişmedikçe üst-yapı da değişmez.

Çağdaş siyaset biliminin bir başka öncü isimlerinden M. Weber, siyaset biliminin temel konularından olan iktidar, egemenlik, otorite ve meşruiyet gibi olgularla ilgilenmiş, bürokrasi ve siyaset arasındaki ilişkilere dikkat çekmiş, siyasal iktidarın meşruluğunu bir model çerçevesinde açıklamaya çalışmıştır.

Weber'e göre siyaset, kişinin diğer kişiler üzerinde egemenlik kurmasıdır. Söz konusu egemenlik farklı olabilmekte ve meşrulaştırırken farklı argümanlara dayanabilmektedir. Dolayısıyla siyasetin temelinde egemenlik ve itaat ilişkisi bulunmaktadır.

Weber'in bu ilişkide cevabını aradığı başlıca soru " İnsanlar niçin yöneticilere itaat eder" sorusudur. Ona göre iktidar sadece şiddet ve cebir üzerinde kurulamaz aynı zamanda meşruluğunu yönetilenlere kabul ettirmesi zorunludur. Fikrini savunmaktadır.

Dr. ADEM YAZIR

28.06.2025/ İstanbul