Mağaradaki Işık: Açina Efsanesi'nden Günümüzün Stratejik Aklına

Aytekin Çınar

Yayınlanma Tarihi: 18 Haziran 2025
Okunma: 40
Milletlerin hafızası, sadece zaferler ve yenilgilerle dolu bir arşiv odası değildir. O hafızanın en derinlerinde, kimliğin kök hücrelerini barındıran, nesiller boyu fısıldanan efsaneler yatar. Bu efsaneler, çocuklara anlatılan masallar olmanın ötesinde, bir halkın en zor zamanlarda yolunu bulmasını sağlayan kadim birer pusuladır. Bizim için o pusulalardan en önemlilerinden biri, adını sitemize de ilham veren Açina efsanesidir.
Efsaneyi hatırlayalım: Kabilesi yok edilmiş, uzuvları kesilerek bir bataklığa atılmış, ölüme terk edilmiş tek bir Türk çocuğu... Ve onu bulan, yaralarını yalayarak iyileştiren, sütüyle besleyen ve onu korumak için dağların arasındaki gizli bir mağaraya götüren ilahi bir dişi kurt: Açina. O mağarada, o çocuktan yeni bir nesil, on oğul doğar. Ve o on oğuldan biri olan Aşina, yeni bir hakanlığın, gökleri titreten Göktürklerin temelini atar.
Bu, bir hayatta kalma hikayesinden çok daha fazlasıdır. Bu, bir yeniden doğuş manifestosudur.
Peki, 21. yüzyılın küresel satranç tahtasında o tek başına kalmış, ihanete uğramış, yaralı çocuk kimdir? O çocuk, devlerin arasında kendi yolunu çizmeye çalışan, bağımsızlık karakteri olduğu için sürekli bilekleri bükülmek istenen, ne Doğu'ya ne Batı'ya tam olarak yaranamayan, kendi göbeğini kesmeye mecbur bırakılmış Türkiye'nin ve onunla aynı kaderi paylaşan Türk dünyasının stratejik yalnızlığıdır.
Ve asıl soru şudur: Onu bulan, yaralarını saran, onu yeniden ayağa kaldıran o dişi kurt, o Açina kimdir bugün?
Artık o kurt, gökten inen mitolojik bir varlık değildir.
O kurt, bugün bilimdir, teknolojidir, mühendisliktir. O, birilerinin lütfedip verdiği silah sistemlerine değil, kendi mühendisinin tasarladığı, gökyüzünde kendi iradesini yazan çelik kanatlara güvenmektir. O kurdun sığınağı, Ergenekon'daki demir dağları değil, Silikon Vadilerine kafa tutan teknoparklardır. O kurdun sütü, artık sadece besin değil, yapay zekayı besleyen terabaytlarca veridir. Açina, bugün bir savunma sanayii fuarında, motor gürültüsünde, bir yazılım kodunun satırlarında gizlidir.
Açina, bugün stratejik aklın ve kendine yetebilmenin bilgeliğidir. Enerji koridorlarını bir coğrafyadan diğerine uzatırken, kimsenin "vana" tehdidine boyun eğmemektir. Diplomatik masada, bir ittifakın gölgesine sığınmak yerine, kendi oyununu kurarak dengeleyici bir güce dönüşmektir. Tıpkı o dişi kurt gibi, kendi mağarana çekilip, kimsenin icazeti olmadan kendi gücünü biriktirme sanatıdır. O mağara, bugün Türk Devletleri Teşkilatı'nın toplandığı salonlardır; o mağara, medeniyetleri birleştiren Orta Koridor'un geçtiği topraklardır.
Ve o mağarada doğan on oğul? Onlar, bugün aynı teknoloji standartlarında buluşan genç mühendisler, ortak tarih şuuruyla yetişen yeni nesiller, aynı alfabede birleşme hayali kuran aydınlardır. Onlar, bu stratejik aklın ve teknolojik gücün ortaya çıkardığı yeni fırsatlardır.
Sonuç olarak, "Açina" bizim için sadece bir logo veya tarihten bir isim değildir. O, bir çalışma prensibi, bir gelecek vizyonudur. Kendi sorununu kendi aklıyla çözme, kendi yarasını kendi bilgisiyle sarma ve en önemlisi, yok edilmenin eşiğinden dönüp yeniden bir medeniyet kurma iradesinin adıdır.
Her nesil, kendi yurdunu yeniden kurar. Ve her nesle, yol gösteren bir kurt lazımdır. Bizimki, aklın ve bilimin ışığıdır.